TEK GIDA İŞ, TEZ KOOP İŞ, TÜRK İŞ, DİSK, KESK, TMMOB OMUZ OMUZA
Yazar Derleyen Vatan Postası
ÇÖKERTMEDEN ÇIKTIM HALİLİM: İşte bu; “Çökertmeden çıktım başım selamet…/ Bitez de yalısına varmadan Halilim aman koptu kıyamet…/ Arkadaşım İbram Çavuş Allahıma emanet…” diye giden ve Ege bölgesi tınlamasıyla söylenen Türkü, başkaldırıdır. Padişahın borçlarının karşılığı olarak Fransız-Alman-ABD’li alacaklıların (Düyun-u Umumiye idaresi) eline geçmiş “Tütün Rejisi” sistemine diklenip, işlenmiş-kıyılmış-içime hazır tütünü karşıdaki İstanköy Adası’na kaçırmak isteyen Bodrum Bitezli Halil Efe ile yakın arkadaşı İbram (İbrahim) Çavuş’un isyanıdır…
TEK GIDA İŞ SENDİKASININ TEKEL DOSYASI İÇİN TIKLAYINIZ
TEZ KOOP İŞ SENDİKASI: Sendikamız Genel Merkez ve Ankara Şubelerimiz yöneticileri ile çok sayıda üyemiz akşam saatlerinde Sezenler sokakta buluşarak, TEKEL işçilerini ziyaret etmek üzere Türk-İş binasına doğru yürüyüşe geçti. “Tekel işçisi direnişin simgesi”, “tekel vatandır vatan satılmaz”, “tekel işçisi yalnız değildir”, “Hükümet 4/C’ni al başına çal”, “IMF defol bu memleket bizim”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz” sloganlarının sık sık atıldığı kortejimiz TEKEL işçilerinin yanına geldi…
TEZ KOOP İŞ SENDİKASI DESTEK RESİMLERİ İÇİN TIKLAYINIZ
Ortak mücadele anlayışının emek ve meslek örgütlerinde yerleşmesi kritik önemdedir. Ancak bu yolla, büyük kitlesel eylemlerle, krize karşı emekçilerin genel bir direniş hattını örerek,genel grev de dahil olmak üzere eylemliliği yükselterek siyasi iktidarı emekçilerin talepleri karşısında geriletebiliriz.KESK bu yolda her türlü katkıyı yapmaya hazırdır…
TMMOB, Tekel fabrikalarının kapatılmasıyla birlikte 4/C kapsamına geçirilmek istenen Tekel işçilerini yalnız bırakmadı. “Özlük haklarıyla kamu kurumlarına devredilme” talebiyle Türkiye’nin dört bir yanından gelen Tekel işçilerinin Türk-İş önünde sürdürdükleri eylemin 10’uncu gününde TMMOB ve bağlı odaların yöneticileri, TMMOB üyesi mühendis, mimar ve şehir plancıları destek ziyaretinde bulundu. TMMOB önünde toplanarak, sloganlar ve alkışlarla Türk-İş merkezine yürüyen 300’ü aşkın TMMOB üyesi Tekel işçilerinin yanında olduklarını haykırdılar…
Yabancılar el koymuştu. Özel kolluk kuvveti kurmuş, tütüne dokunanı, alanı ve satanı kurşunluyorlardı. Mustafa Kemal ve arkadaşları, Cumhuriyeti kurarak, bu kapitülasyonu (imtiyazı) bitirdi ve TEKEL yeniden milli şirket oldu. 2004’te AKP iktidarının, IMF’ye verilen 2. Ek Niyet Mektubu’ndaki taahhütlere göre hareket eden Maliye Bakanı, “TEKEL’i babalar gibi satacağız” dedi ve 147 yıllık şirketi 17 dakikada İngiliz-ABD şirketine sattılar. TEKEL’i yeniden yabancıya (yeni küresel emperyalizme) yar ettiler. Bu açıdan bakınca; polise dövdürülen ve biber gazı sıkılarak aşağılanan TEKEL işçileri Bitez’li Efe Halil ile İbram Çavuş’un torunlarıdır.
***
TEKEL’in, sigara ve içki fabrikalarının dışında, ülkenin 57 şehrine dağılmış 110 Yaprak Tütün İşleme Tesisi vardı. Özelleştirmediler. Tesislerde 10 bin işçi çalışıyordu. İşte polise dövdürülen, biber gazı sıktırılan işçiler çoğunlukla onlar. Tesisler, üreticiden alınan tütünü işleyip, yerli sigara fabrikalarına gönderiyordu. Tütünün yılda yaklaşık 20 bin tonu da kilosu 6.5 euro ile 7 eurodan Fransız, Alman, Rus, ABD, Japon şirketlerine satılıyordu.
Sigara, içeni öldürür.
Bu biliniyor.
Fakat şu da biliniyor.
Öleceksen, Türk tütünüyle öl.
Çünkü, “Türk tütününün (şark tütünü) lezzeti hiçbir tütünde yoktur. Ve nikotin oranı açısından da sağlığa en az zarar veren tütün olduğu için” dünya sigara tekelleri, sigaralarına lezzet versin, kaliteyi yükseltsin diye yemeğe konulan değerli bir sos gibi, Virginia tütününe katmak için hep Türk tütünü satın aldı.
***
147 yıl satın aldılar.
Yaprak Tütün İşleme tesislerinde işlenen tütünleri, son 15 yıla gelinceye kadar TEKEL, üreticiden taban fiyatı ile topluyor, işliyor; faiz gideri-stok maliyeti-işçilik dahil kilosunu ortalama (örneğin A Grad Ege tütünü) 3.5-4 euroya mal ediyor ve kilosu 6-7 eurodan ihraç ediyordu. (Bkz: Yüksek Denetleme Kurulu raporları.)
Evet, TEKEL ihraç ediyordu.
Araya aracı sokmuyordu.
Kâr ediyordu.
İhracatta zarar yoktu.
Sonra 15 yıl önce başlayıp “TEKEL’i babalar gibi satan” AKP iktidarı döneminde de hızlanarak, ihtiyaç olmadığı halde sırf oyunu kapmak için çiftçiden tütün almaya devam ettiler. Fakat işlemeyi durdurdular. 19-20 milyona mal ettikleri fabrikaları (Örneğin İzmir Balatçık) işlemez hale getirip, aracı sayısını 3’e çıkartarak kilosunu 3.80 euroya mal ettikleri tütünü zararına 1.23 euroya, sayısı 50’ye çıkan aracıya verdiler. Aracılar hâlâ onu işleyip, dünya sigara tekellerine kilosu 7 eurodan satıyor.
TEKEL zarar ediyordu.
Aracılar kâr ediyordu.
İktidara 2002’de AKP geldi.
Aracıları kaldırmadı, sayısını artırdı.
Fabrikaları yabancıya sattı fakat oy kaçar diye köylüden tütün almayı kesmedi. Tütünü işleyip ihraç etmek yerine aracıları ve yabancıları gözeten adımlar attı.
TEKEL’in zararı büyüdü.
Bedeli halka ödettiler.
Şimdi, yurdun dört yanından Ankara’ya gelerek “biz sendikalı, toplu sözleşmeli, sosyal güvenceli, ikramiyeli, onurlu emeğimizle aynı ücretlere çalışmak istiyoruz” diye isyan eden Bitezli Halil Efe ile arkadaşı İbram Çavuş’un torunlarını polise dövdürüyorlar.
…
TEZ KOOP İŞ SENDİKASI: Alana fişekler, sloganlar ve flamalarla görkemli bir giriş yapan kortejimiz TEKEL işçileri tarafından coşkuyla karşılandı. Alanda Genel Başkanımız Gürsel Doğru bir konuşma yaparak TEKEL işçilerine ve alanda sınıf dayanışmasının örneğini sergileyen işçilere seslendi. Doğru konuşmasına TEKEL işçilerinin haklı ve bir o kadar da onurlu mücadelesine Tez-Koop-İş sendikası olarak destek vermeye ve bu desteğimizi kesintisiz devam ettireceğimizi dosta düşmana ilan ederek başladı. “özelleştirmenin açlık, olduğunu sefalet olduğunu, işsizlik olduğunu daha gönce gördük” diyen Doğru, Seka, Tüpraş, Et Balık, Telekom ve birçok kamu kuruluşunun satıldığını, özelleşecek, güzelleşecek dedikleri hiçbir şeyin güzelleşmediği gibi, çalışanların açlığa, sefalete mahkum edildiğini, kamu hizmetlerinin paralı hale geldiğini ifade etti. “Sendikalar, demokratik kitle örgütleri, emekten yana kurum ve kuruluşlar, bu gidişi durduracak güce sahiptir ve bu gücümüzü kullanmanın zamanıdır.” diyen Doğru, “Bu mücadelenin tek seçeneği var KAZANMAK. Kazanmak dışında ikinci bir seçeneğimiz yok!” diyerek sözlerini tamamladı.
KESK kuruluşundan bu yana demokrasi güçlerinin ve emek örgütlerinin ortaklaşa mücadelesini savunmuştur. Merkez Yönetim Kurulumuz bu noktadan hareketle TÜRK-İŞ’in çağrısını değerlendirerek aşağıda kararları almıştır.
AKP Hükümetinin iktidara geldiği günden bu yana temel toplumsal sorunlara sermayenin gözlüğünden bakarak kayıtsız kalması; dahası emekçilerin hak mücadeleleri karşısında kural olarak hasmane bir tutum içinde olması bir tesadüf değildir. AKP iktidarının açık ve net ideolojik tercihlerinin doğal sonucudur. Bu tercihler özelleştirmedir, kamusal alanın sermayeye açılmasıdır, sağlıkta katkı ve katılım payıdır, mezarda emekliliktir, taşeronlaştırmadır, güvencesizleştirmedir, sendikal örgütlenme özgürlüklerini kısıtlamaktır, toplu sözleşme ve grev hakkını gasp etmektir. AKP’nin tercihleri demokratik alanı kısıtlamak, toplumsal talepleri bastırmak, emek, barış ve demokrasi güçlerine karşı baskıyla, tutuklamayla, operasyonla yanıt vermektir; polis şiddetini ve devletin baskı aygıtlarını sonuna kadar kullanmaktır.
Siyasi iktidar krizle birlikte emekçilerinin gitgide artan sorunları, patlayan işsizlik ve artan yoksulluk karşısında hiçbir somut adım atmamıştır. Üstelik 2009 yılı boyunca hak arayan emekçilere ve toplumsal kesimlere yönelik hasmane tutumunu arttırmıştır. Özellikle 25 Kasım grevinin ardından kamu emekçilerine yönelik soruşturmalarla, demiryolu emekçilerine yönelik görevden el çektirmeler, İstanbul’da itfaiye emekçilerine ve en son Ankara’da Tekel işçilerine yönelik polis şiddeti AKP’nin emekçilere yönelik tutumunun anahatlarını oluşturan bir bütünün parçalarıdır.
Türkiye’ emekçilerin sorunları krizle birlikte giderek derinleşmiştir. İşsizlik başta olmak giderek artan bu sorunlar karşısında emekçilerin mücadeleyi ortaklaştırmaları son derece gereklidir. Krize karşı ilk ciddi kitlesel tepki olması hasebiyle 29 Kasım 2008 Ankara Mitinginde ortaya çıkan ve ardından 15 Şubat Kadıköy mitinginde ortaklaşmaya ulaştığımız, son olarak 25 Kasım’da gerçekleştirdiğimiz geniş katılımlı uyarı grevi ile ortaya koyduğumuz iradenin geliştirilmesi, ortak mücadele anlayışının emek ve meslek örgütlerinde yerleşmesi kritik önemdedir.
Ancak bu yolla, büyük kitlesel eylemlerle, krize karşı emekçilerin genel bir direniş hattını örerek, genel grev de dahil olmak üzere eylemliliği yükselterek siyasi iktidarı emekçilerin talepleri karşısında geriletebiliriz. KESK bu yolda her türlü katkıyı yapmaya hazırdır.
Bu yaklaşım ışığında TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulunun çağrısını değerlendirerek aldığımız
1.TÜRK-İŞ üyelerinin 1 saatlik işe geç başlama eylemini gerçekleştireceği işyerlerinde çalışan KESK’li kamu emekçileri de katılacaktır..
2.AKP il binaları önünde yapılacak kitlesel basın açıklamalarına KESK’li kamu emekçileri de kitlesel olarak katılacaklardır.
kamuoyuna duyuruyoruz.
TMMOB: Türk-İş önünde bir konuşma yapan TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı da şunları söyledi:
Sevgili Tekel İşçileri, Sevgili Tekel Emekçileri,
“Hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır” diyen Tekel İşçileri,
TMMOB sizlerin yanındadır. Bu ülkenin mühendisleri, mimarları, şehir plancıları sizin yanınızdadır.
Sizin sorunlarınız bizim sorunumuzdur. Bizim sorunlarımız halkımızın sorunlarından ayrı değildir. Buraya, aşımıza, işimize, geleceğimize sahip çıkmak için geldik, sizlere destek vermek için geldik. Sizlerle dayanışmaya geldik.
Kapitalist küreselleşmenin oyunlarına, IMF, Dünya Bankası politikalarına, onların işbirlikçisi AKP iktidarının emeğin aleyhine olan politikalarına izin vermeyeceğiz. Dünya Bankası, IMF, AB ve benzeri kuruluşların dayattığı yapısal uyum programlarıyla yalnızca “zam ve zulüm düzeni” getirenlere, ekonomiyi üretime değil ranta dayandırıp, her sıkıştıklarında faturayı halka kesenlere, AKP‘ye “Artık Yeter” diyoruz.
AKP‘yi uyarıyoruz: “Bu ülke, bu halk sahipsiz değildir”
Sevgili Tekel İşçileri,
Baskıların ve zorun altında burada bir umudu yeşerttiniz. Aşınıza, işinize, ekmeğinize sahip çıkıyorsunuz. Görmeyen gözler görsün, duymayan kulaklar duysun. Şimdi sesimizi birlikte yükseltme zamanıdır. Şimdi sesimizi gürleştirme zamanıdır.
Şimdi görev zamanıdır. Şimdi mücadele etme zamanıdır. Şimdi omuzlarımızı birbirine yaslama zamanıdır. Şimdi, bu mücadeleyi hep birlikte, el ele, omuz omuza sürdürme zamanıdır.
Şimdi “genel grev, genel direniş” deme zamanıdır.
Şimdi hep beraber, hep birlikte bir kez daha ve inanarak söyleme zamanıdır:
“Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz.”