TARİHİ SÜREÇ VE MİSYON
Yazar Uğuray AYDOS – Çağdaş BALCI
BİR DİRENİŞ VE MÜCADELE TARİHİ IŞIĞINDA İKTİDAR PERSPEKTİFİ: TÜRKİYE İŞÇİ SINIFI İKTİDARI “NASIL” ALACAK?
Zıtlık ve zıtların çatışması, şeylerin bilinebilirliğini ve birbirlerine bağlılığını yadsımadan, yaşamın her anında gerek doğa bilimlerinde gerekse de sosyal bilimlerde duyumsanan bir olgudur. İnsan bedeninin en küçük yapıtaşı olan hücrenin dengesinin dahi birbirine zıt yüklü pozitif ve negatif iyonlardan oluşması, toplumların gidiş kanununun birbirine zıt üretim ilişkilerine sahip “komün-bezirgânlık-kapitalizm-sosyalizm” aşamalarından meydana gelmesi, uzayda dünyanın zıt yönlü çekim kuvvetleri sayesinde dengesini sürdürebilmesi, içsel çelişkileriyle birlikte niceliksel öğelerin niteliksel değişimlere uğraması modern diyalektik görüşün belli başlı kuramlarına örnek olarak gösterilebilir. Ancak bahsedilen çatışmanın içeriği salt sayısal veya oransal çoklukların sebep olduğu karşıtlıklar olmakla kalmayıp, olumsuzlamanın da olumsuzlandığı bir süreç doğurur. Sözgelimi insan bedeni, erkeğin spermi (tez) ile onun karşıtı kadın yumurtasının (antitez) kaynaşmasıyla oluşan zigotun (sentez) çoğalmasıyla meydana gelir. Zigot, olduğu haliyle, sperm ve yumurtadan başka bir şey olması dolayısıyla onları olumsuzlar, yadsır. Ancak zigot, doğumdan sonra gelişip önceden olumsuzladığı şeyi -sperm veya yumurta- üretmeye başlar. Dolayısıyla zigot halini yadsımış olur. İnkârın inkârı denilen bu olay da her çatışmanın içsel çelişkisini geçmiş ve gelecek olaylar bağlamında ele aldığı için diyalektik düşüncenin temellerindendir. Diyalektik tüm bu temeli maddi üretimden kaynaklanan yargılarıyla, Hegel’den sonra Feuerbachçı materyalizm ile buluşmuş ve Marks-Engels tarafından “diyalektik materyalizm” adıyla sistemleştirilmiştir.
İşte teorik/pratik sorunlara doğru metodolojik çözümleri maddesel kanunlarla sunan Marksizm, kendi içerisinde de bir “çatışma” ile karşı karşıya. Üretici güçlerin, esnek üretime dayanan post-fordist çağda artık geliştirilemez hale geldiği kriz söylentileri içerisinde, artı değer emiliminden bıkmış sömürge ülke halklarının emekçileri ve emperyalist ülkelerin proleterleri çıkış yolunun nasıl olacağını soruyorlar.
- İşçi sınıfına dışarıdan bilinç götürmeyip, tüm öznel ve voluntarist eğilimleri reddederek yapısalcı bir anlayışla işçi sınıfının devlet ve iktidar aygıtını parçalamasını beklemek, ekonomik gelişmeyi birincil öğe saymak, kendiliğindencilik. (Tipik temsilcisi Althusser’dir.)
- Sınıfın bilincinin siyasetle yaratılacağını savunup, işçiye dışarıdan bilinç götürmeyi öngörmek. (Tipik temsilcileri Lenin ve Gramsci’dir.)
- Büyük şehirlerde sendikal oportünizm,
- Küçük şehirlerde feodalizm artığı lonca benzeri ticaret şebekeleri,
- Köylerde ise, Muaviye döneminde türeyen İslam düşmanı tarikatlar.
Kaynaklar:
Türkiye’de Kapitalizmin Gelişmesi, Dr. Hikmet Kıvılcımlı
Emperyalizm Geberen Kapitalizm, Dr. Hikmet kıvılcımlı
Türkiye Proletaryası, A. Snurov
Diyalektiğin dansı, Prof. Bertell Ollman
Marksizm ve Sınıf Bilinci, İlker Belek
Asya Üretim Tarzı, Muzaffer İlhan Erdost
Postkapitalist Paradigmalar, İlker Belek
Bir Mirasın Güncelliği-Tarih Türkiye Sosyalizm, Metin Çulhaoğlu
Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, İletişim Yayınları, Cilt 7, Sendikacılık ve İşçi Hareketleri
Kapital Cilt 1, Karl Marx
Marksist Bakış Açısıyla Bilimsel Teknolojik Devrim ve “Endüstriyel Demokrasi”, İlker Belek