Yazar Prof.Dr.Hayrettin Karaman

Hz. Peygamber’in, Ebû-Zer hakkında öğücü sözleri vardır: “Yeryüzünde, Ebû-Zer’den daha doğru sözlü birisi yoktur.”, ” Kıyâmet gününde yeri bana en yakın olanınız, dünyadan, benim bıraktığım gibi çıkanınızdır.” Ebû-Zer bu hadîsi naklettikten sonra şöyle demiştir: “Vallahi benden başka hepiniz, bu dünyaya bir tarafından bulaştınız!” Peygamberimiz onun zühdünü [dünya nimetlerinden uzak yaşamasını] Hz.Îsâ’nın zühdüne benzetmişlerdir. O, bu zâhidâne hayatını ömrünün sonuna kadar sürdürmüş ve müslümanlar zenginleştikten, hazineden aldıkları maaş ile daha müreffeh yaşar hale geldikten sonra da şöyle demiştir: “Vallahi benim, Rasûlullah zamanındaki günlük geçimliğim bir sâ [dört çift avuç] hurma idi, bugün de onu arttıracak değilim.” Aşağıda nakledeceğimiz ihtilâf sebebiyle Hz. Osmân onu Rabeze’de oturmaya mecbur [veya bunu tavsiye] etmişti. Orada yalnız başına yaşadı ve son hastalığında eşi telaşlanınca ona, merak etmemesini, Rasûlullah’ın müjdesine göre bir gurup müslümanın kendisini kefenleyip defnedeceklerini söyledi. Gerçekten de Kûfe’den dönmekte olan İbn Mes’ûd ve yanındakiler, yol üzerinde bekleyen hanımını görmüşler, ondan durumu öğrenince hayret içinde kalıp ağlayarak Ebû-Zerr’in yanına gelmişler, O’nun son vasıyeti gereği içlerinden “yöneticilik ve amme sorumluluğu yüklenmemiş birinin” elbisesi ile onu kefenlemişler [çünkü kendisinin kefen olacak bir elbisesi yoktu] ve namazını kılarak burada defnetmişlerdir.[86]